Yoruldum hakket

Bugün tuhaf bir gündü. Yapmam gereken ve beklettiğim işlerimin bir kısmını bugün bitirdim. Akşam yemeğinden sonrada kalanlara devam edeceğim tabi. Neler mi yaptım bugün? 🙂

Yoruldum hakket

Sabah 7 gibiydi sanırım uyandığımda. Özellikle kurmuştum telefonumun alarmını. Sanırım bu ayın başındaydı, İstanbul’a gitmiştim. Birkaç gün sonrasında ise ailem gelmişti. Araba ise zonguldakta evin altında duruyordu. Yollar kar olduğu için arabayı almamıştık. Sanırım 9-10 gün karda ve soguk havada kalmıştı. Döndüğümde ise çalıştırmak istemem akünün elektrik vermede isteksiz oluşuyla sonuçlandı. Tofaş servisinde çalışan Ahmet abi vardı bizim. Bir ara onun yanına servise götürdüm şarj ettirmek için. Fakat oradan aldığım yanıt akünün artık ömrünü yitirmiş olduğuydu. O hafta bütünleme sınavlarım vardı o yüzden hiç ellemedim ve dedim sınavlarda sonra bakarız. Dursun yerinde diye 🙂

Dün bir fırsat oldu babamla indik çarşıya. Tofaş servisine gittik tekrar ve temiz sıfırdan bir akü aldık. Gitti gene benden 70 YTL tabi 😀 Dün akşam Ahmet abi eve gelirken (ki komşumuz) aküyü yanında getirdi ve arabaya monte ettik. Monte ettik derken yerine koyduk ve kutup başlarına mandalları taktık. Hava karanlıktı o yüzden dedim abi sağol ben vidaları takarım sabah.

Neyse neyse nereden nereye atladım. Kalktım işte bu sabah erkenden. İndim arabaya vidalarını sıkmaya akünün. Arabada bir de alarm var tabi. Akşam açmıştım alarmı. Kapatmak için anahtardaki düğmeye basıyorum tık yok 😕 Bir daha basıyorum, yok!. Bir daha, yok! Bir daha , bir daha, yok yok!. Allah allah dedim niye açılmıyor bu kapılar 😀 Mecbur anahtarı kilite sokmak zorunda kaldım. Niye başta öyle açmadın diyeceksiniz illa. Şimdi alarm açıkken sokup açınca ne hikmetse alarm ötüyor. Tekrar anahtardaki düğmeye basıp kapatmak zorunda kalıyorsunuz. O yüzden, hani sabahın körü kimseyi rahatsız etmeyeyim diye o yöntemi denemek istemedim ama mecbur kaldım. Aynen kilite soktum ve hiç beklemediğim bir şekilde kapı açıldı ve alarm ötmedi 😯 Hepten afalladım alarm niye ötmedi diye! Sonra kaputu açtım arabanın. Açar açmaz bir vızıldama sesi kulağıma geldi. Anlaşılan akü kutup başlarına mandallar tam oturmadığı için sirenden ses çıkmıyordu. ,Çıkıyordu ama, hani şu eski el atarileri vardı ya , tetris oynadık hani. İşte onlardan çıkan sesten daha az bir ses çıkıyordu. 🙂

Acaba dedim nedendir fakat sonra mandallardaki vidaları sıkarken anladım neden olduğunu. Hatta 5 kere! Bellki tam oturmuyordu mandallar ve elektrik akımı verimli değildi. Vidayı birkaç döndürüşümde bir alarm çalıyordu arabada. Bir de siren tamda başımın hizasında olunca, anlatamam o durumu. Düşün bir iş yapıyorsunuz , bir anda kulağınızın dibinde deli gibi bir ses. Evet evet 5 kere çaldı. Ben kapattım, tekrar sıkarken vidaları bir daha çaldı. Sonra tekrar! Sanırım üçüncüden sonra bende küfür etmeye başlamıştım. Zaten dördüncüden sonra da mahalledeki komşular v.b. küfür etmeye başlamışlardır “bu arabayı bu saatte bağırtanın…” diye sanırım 😆

Sonra halletim tabi, ve rahatça aküyü yerine oturttum. Kapatu kapattıktan sonra babama seslendim. Dedim işin yoksa hortumu uzatta arabayı yıkayayım. Nerden baksanız 3 hafta olmuştur rahat, yerinden oynamayalı. Yaklaşık 1.5 saatte araba yıkama ve temizliğe gitti.

Tabi daha bitmedi. Dün Ahmet abi aküyü taktıktan sonra göstergedeki şarj ışığının yandığını görünce, hakan sen bir göster dinamo ya da ışığı demişti. Ben de o yüzden sanayiye gittim bizim baba ile. Ustanın dediği gibi dinamo ayvayı yemek üzereymiş. Halbuki uzun zamandan beri yanıyordu ışık ama çok soluk yanıyordu. Ben de sanırım ledte bir problem vardır demiştim. Sanayiye gittim onu ve bozulan çakmak yuvasını da hallettikten sonra öğlen olmuştu zaten. Sonra Burak’a kendisine 1.5-2 saatliğine uğrayacağıma dair söz verdiğim aklıma geldi, ki o anlarda Burak sms attı, abi kaçta geleceksin diye. Ben de İstanbuldan gelem arkadaşım Eren’i (bkz: Artık Uyumak Lazım, Efe Rakısı, Varanla Zonguldak, Eren Sızdı) aldıktan sonra Burak’ın evine doğru sürdüm arabayı. Daha kahvaltı bile etmediğim için Gima önünden geçerken durakladım ve evdekiler için de birkaç poğaça alarak devam ettim.

Burak kardeşin evinde bir kahvaltı ettim önce. Çay zaten hazırdı yani Burak çayı yapıyorum demişti. Fakat Kübra’yı görünce (Burak’ın kız arkadaşı) aslında Burak’ın çayı yapmış olmayacağından emin oldum 😆 Sonrasında ise Burak’ın hosting firmasının teması üzerine çalışmaya devam ettik. Önceki gece Burakta kalmıştım ve hayli bir düzenleme yapmıştık temada. (bkz: http://www.abewebdesign.net) Fakat şimdi baktığıma göre burak kardeşim gene temanın alt tarafını bozmuşsun :mrgreen: Tabi 1.5 saatliğine gittik sözde ama bilgisayar başına oturunca saatler çabuk geçiyor 🙂 Biz Burakla hosting teması üzerinde çalıştık, geri kalan ev ahaliside TABU denilen enteresan bir oyun oynadılar. Fakat oyun hoşuma gitti, onlar oynarken bizde gülme adına hayli faydalandık diyebilirim.

Akşamüstü gibiydi sanırım kalktık oradan. Eren kardeşim Zonguldakta yapılan Adana Kebabı özlemiş olacak ki , olm kebaba gidelim dedi. Fakat benim yetiştirmem gereken çok iş vardı , dedim abi akşama arayayım seni. Ama şimdi de arayamıyorum Eren kardeşim, o yüzden affet ama haftaya ben de İstanbulda olacağım, orada pizza v.b. söyleriz benden olur 😉

Şimdi ise üzerimde deli bir yorgunluk var anlatamam. Yazıyı yazıyorum ve müzik dinliyorum 🙂 Tamam yeter bu kadar parmaklarım ağrıdı hakket. Yalnız birşey farkettim 10 parmak yazmasam bile, artık ellerim fena alışmışlar klavyeye. Neden? çünkü bakmadan yazıyorum 😕 Yanlış yazsam bile siliyorum ve sonra tekrar parmaklar buluyorlar doğru tuşu. 😀

Hıı unutmadan. Arabayı sabah yıkamıştım ya? Şimdi tepesine kadar çamur içinde 😥